» Dil seçimi yapınız
Emperyalist Yalanların Arkasındaki Dersim Ayaklanması Gerçeği

Emperyalist Yalanların Arkasındaki Dersim Ayaklanması Gerçeği

Tarihini Bilmeyen, BaÅŸkalarının Yalan ve Propagandalarına GerçekmiÅŸ Gibi Ä°nanır.
 

Basın Yayın ve yönetimi ellerinde bulunduranlar, emperyalistlerin iÅŸbirlikçileri güçleri, gerçekleri saptırarak Cumhuriyet’e karşı baÅŸlattıkları propaganda savaşını eÅŸgüdümlü bir biçimde Dersim ayaklanması üzerinde odaklayarak sürdürdüler.  Bu derin emperyalist oluÅŸum, basın yayın’daki bilinen Ali Kemal’leri aracılığı ile saldırdı.

"Atatürk de bugün olsa o da bizim yaptığımızı yapardı" diyerek PKK ile yapılan pazarlıkları Atatürk'ün arkasına saklanarak savunan AKP baÅŸkanı erdoÄŸan'a yanıt olarak "Atatürk silahlı ayaklanmacılarla pazarlık etmezdi" olarak özetlenebilecek yanıtı veren Onur Öymen'in sözlerini çarpıtan derin emperyalist Taraflar, doÄŸal olarak Dersim ayaklanmasının hangi feodal güçlerce ve hangi emperyalist yardımlarla yapıldığını anımsatmadı. Ne de bölgedeki feodal güçlerin o dönemde devlete vergi vermeyecek, hatta Tunceli’deki yakınlarına zorbalık yaparak Ä°stanbul’daki Tunceli’lerden vergi alacak denli güçlü olduklarını. Ne de sırf kendi güçleri ekseilmesin diye bölgeye yapılan köprü, okul gibi yatırımları yıktıklarını.

Dersim ayaklanması konusunda gerçeklerin yazıldığı köÅŸe yazılarını derleyen Avusturya Atatürkçü DüÅŸünce DerneÄŸi’nin  çalışmasını aÅŸağıda veriyoruz.
HADD

 

DERSÄ°M'E NE DERSÄ°N? (Yılmaz Özdil)

Dersim’i bombalayan…
Devlet deÄŸil, CHP.
PKK’yla masaya oturan…
AKP deÄŸil, devlet.

Ä°yi di mi?

Sene 1937… Mustafa Kemal, baÅŸbakan Celal Bayar’la birlikte Tunceli’ye gelip, Murat Nehri üzerindeki Singeç Köprüsü’nün açılışını yapacaktı. Köprünün ucunda karakol vardı. Basıldı. 33 asker ÅŸehit edildi. PeÅŸinden… Telefon hatları kesildi, pusular kuruldu, Mazgirt Köprüsü havaya uçuruldu, jandarma taburu vuruldu, 56 asker daha ÅŸehit oldu.
Film koptu.

Elebaşı Seyit Rıza’ydı…
BaÅŸbakanımızın “hikâyesi yürek burkucudur” dediÄŸi Seyit Rıza.

Kukla’ydı…
Kendisini oynatanların ipleri bıraktığını hissedince, paniÄŸe kapıldı, Ä°ngiltere DışiÅŸleri Bakanı’na mektup yazdı, Suriye’deki Ä°ngiliz ElçiliÄŸi’ne gönderdi.

Yalvaran mektubunda, Anadolu için “çorak toprak” derken, “Kürdistan bereketli toprak diyordu… “Sayın ekselansları” diye baÅŸlıyor, “Türk Hükümeti yaptığı anlaÅŸmalar sayesinde dış baskılardan kurtuldu, Dersim’e girmeye kalkıştı, Türk ordusunu baÅŸarısızlığa uÄŸrattık, direniÅŸimiz karşısında Türk uçakları bombalamaya baÅŸladı” diye vaziyeti anlatıyor, “sayın ekselanslarına sesleniyorum, hükümetinizin yüksek manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı istirham ediyorum, en derin saygılarımın kabulünü rica ediyorum” diye bitiriyor, “Seyid Rıza” diye imzalıyordu.

Hal böyleyken… Seyit Rıza’yı “masum” göstermeye çalışan arkadaÅŸlar, böyle bir mektubun asla varolmadığını iddia ediyor. Altında kabak gibi “Seyid Rıza” imzası bulunmasına raÄŸmen, Seyit Rıza yazmadı, Nuri Dersimi yazdı diyorlar. Üstelik, sanki Fransa babamızın oÄŸluymuÅŸ gibi, “o mektup Fransa’ya yazıldı, Fransa Devlet ArÅŸivleri’nden doÄŸrulamak mümkün” diyorlar.

Gel gör ki…

Londra’da The National Archives diye bi yer var. Ä°ngiltere devlet arÅŸivi… Kayıt ofisine gidiyorsun, “FO 371/20864/E5529” numaralı belgeyi rica edebilir miyim kardeÅŸ diyorsun, hay hay deyip, yukardaki mektubu veriyorlar. 50 pens filan, fotokopisini alabiliyorsun.

Demem o ki.
Taa 1937’ye gitmek zor ama…
Buckhingham Sarayı’yla The National
Archives’in arası metroyla üç dakka.

Hazır, frak giyerek yakasına ÅŸövalye niÅŸanını takan CumhurbaÅŸkanımız ordayken… Yemekte Windsor kuzusu ikram eden Kraliçe’ye “tarihimizle yüzleÅŸelim” dese fena olmaz yani.

 

Ä°ÅžTE DERSÄ°M GERÇEĞİ (Ahmet Taner KIÅžLALI)

Gezilerimde zaman zaman karşıma çıkan bir soru var:

"Dersim isynanının arkasındaki gerçek nedir?"

Özellikle gençlerden gelen bir soru bu.

Gençler, inançlarını savunuyorlar. Bilgileri dışındaki sorularla karşılaÅŸtıklarında da, yanıtlarını gazete köÅŸelerinde verilmesini istiyorlar...Hem kendileri, hem de kendileri gibi bilmeyenler öÄŸrensin diye.

DoÄŸu ve GüneydoÄŸu'daki baÅŸkaldırmalar içinde iki tane iki tanesi önemli: Åžeyh Sait ayaklanması ile Dersim ayaklanması.

Şey Sait ayaklanmasının arkasında İngiltere vardı.

Ä°ngiltere'nin amacı, bu ayaklanma sayesinde, Musul üzerindeki isteklerini Türkiye'ye kabul ettirmekti. Kuzey Irak petrollerini kendi denetimi altına almaktı.

"Din elden gidiyor" görünümü altındaki ayaklanma bastırıldı. Ama Ä°ngiliz emperyalizmi de amacına ulaÅŸmış oldu.

Gerek Moskova, gerekse Türkiye komünistleri, Åžeyh Sait ayaklanmasına ( 1925 ) destek vermediler. Komintern ( Komünist Enternasyonal ) belgelerinde; bu tutumun nedenleri ÅŸöyle açıklanıyor:

"Mustafa Kemal, genel olarak ulusal kurtuluÅŸ hareketini temsil etmekte ve Türkiye'nin demokratlaÅŸması ve feodal kalıntılar ile Müslüman din adamlarının etkisinden kurtarılması için çalışmaktadır. Kemal'e karşı, ilk olarak emperyalizm, ikinci olarak feodal aÄŸalar, üçüncü olarak din adamları ve dördüncü olarak liman ÅŸehirlerinin yabancı sermayeye baÄŸlı ticaret burjuvazisi mücadele etmektedir."

Dersim, bugünkü Tunceli'nin eski adı. Ve Dersim tarihi, ayaklanmalarla dolu.

PadiÅŸahlara karşı ayaklanmışlar. MeÅŸrutiyette ayaklanmışlar. Jön Türk hareketinde ayaklanmışlar. Sonuncu olarak da cumhuriyet yönetimine karşı ayaklanmışlar.

Kimler bunlar?

Osmanlının bile Tımar sistemine dahil edemediÄŸi ÅŸeyhler, aÄŸalar, aÅŸiret resileri... Yani yargı da kendileri olan, vergiyi de kendileri toplayan gençleri askere yollamayıp kendi muhafızları yapan, haydut çeteleri oluÅŸturan feodal güçler.. Derebeyleri.

Niçin ayaklanıyorlar?

Bu geri düzen deÄŸiÅŸtirilmek istendiÄŸi için.

Komintern belgelerinde ( 1937 ), son Dersim ayaklanmasına neden olan ortam ÅŸöyle anlatılıyor.[1]

"Feodal unsurlar, Kemalist parti tarafından gerçekleÅŸtirilen reformlara raÄŸmen, bugüne kadar ülkenin bu sapa bölgesinde barınmayı baÅŸarmışlardır... Dersim, Türkiye'nin ulusal ekonomisinin dışında kalmaktaydı. Öyleki baÅŸka bir vilyetten hiçbir tüccar, Dersim'de iÅŸ yapmayı göze alamazdı. Devletin Dersim'de askerlik yükümlülüÄŸünü gerçekleÅŸtirmesi ve yasal vergileri toplaması, bugüne kadar mümkün olmamıştır."

Ve ekleniyor:

"Ä°syanın arefesinde tapu kadastro idaresi, feodal aÅŸiret reislerinin elinde bulunan halka ait malların incelenmesi ve saptanmasına iliÅŸkin hükümet önlemlerini uygulamaya baÅŸlamıştı. Bu durumda feodalizm, kendi yasadışı egemenliÄŸinin iktisadi temellerini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya bulunduÄŸunu hissetti. Ä°ÅŸte, özellikle bu önlem, isyana yol açan neden olmuÅŸtur."

Son Dersim ayaklanmasının çok kanlı bir biçimde bastırıldığı doÄŸrudur. Hareketi yöneten komutanın, bu nedenle görevden alındığı da bilinmektedir. Ama Dersim ayaklanması nedeni ile Atatürk'ü ve Kemalizmi suçlamaya çalışanların öncelikle ÅŸu soruyu yanıtlamaları gerekir:

"Suçlamalar doÄŸru ise Tunceli - yani Dersim - niçin yıllar boyu Atatürk'ün partisine oy vermiÅŸtir? Türkiye'de Kemalist partiye - ya da baÅŸka bir partiye - verilen oyların yüzde 70'leri aÅŸtığı baÅŸka bir il var mıdır?"

Ä°ÅŸte Dersim gerçeÄŸi!.. Gerisi "laf-ı güzal."


Kaynak : A.Taner KIÅžLALI - Bir Türkün Ölümü, s.22-24., Ümit Yayıncılık, 1997.
(Cumhuriyet, Mart 1996)
[1] "Komintern Belgelerinde Türkiye - Kürt Sorunu", Kaynak Yay., Ä°stanbul, 1994
 

TARÄ°HÄ°NÄ° BÄ°LMEYEN, BAÅžKALARININ YALAN VE PROPAGANDALARINA GERÇEKMÄ°Åž GÄ°BÄ° Ä°NANIR (Ali TARTANOÄžLU)

«Hain’in dili, dini, cinsi, milliyeti olmaz; Kürt’ün de haini vardır, Türk’ün de…»(UÄŸur Mumcu)
Tarih 10 Kasım 2009. Meclis'te «Kürt'e Türk Satışı» müzakere ediliyor. Tam 10 Kasım'da... «Oh olmuÅŸ... Ä°yi ki ölmüÅŸ!..» dercesine...
Bunu örtbas etmek için de iktidar mebuslarında bir Atatürk yalakalığı bir Atatürk yalakalığı... Kendimizden kuÅŸkulanacağız neredeyse.

Diyorlar ki: «Atatürkçülük iÅŸte tam da budur.»

CHP Bursa milletvekili Onur Öymen kürsüye çıkınca patlıyor:
«Ne AtatürkçülüÄŸü!.. Atatürkçülük, ÅŸehit kanı akmasın, analar aÄŸlamasın diye teröristle, asiyle müzakere etmek midir? Çanakkale'de, KurtuluÅŸ Savaşında, Åžeyh Sait Ä°syanında, Dersim Ä°syanında analar aÄŸlamadı mı? Analar aÄŸladı, aÄŸlayacak diye Atatürk asilerle, düÅŸmanla müzakereye, uzlaÅŸmaya mı giriÅŸti!..»
Kıyamet koptu. 1938'de Munzur Çayı kandan kıpkızıl olmuÅŸ... Bugün de mi öyle Saddam'lık(!)yapılsaymış... Öymen bugüne de aynı ÅŸeyi önererek ırkçılık, faÅŸistlik yapıyormuÅŸ...KüreselleÅŸmenin postmodernlik çağındayız ya; gerçeklik sen nasıl algılıyorsan öyle imiÅŸ, sen beyazı siyah algılıyorsan, gerçek de oymuÅŸ ya... Atarsın, belki yiyen bulunur!..

Bakalım, atılanlar yenir mi!?..

Birincisi: Ordu Munzur daÄŸlarındaki eÅŸkıya inlerini durup dururken mi bombalamış? Hırsızın hiç mi günahı yokmuÅŸ!..

Kimsenin suç iÅŸleyene, isyan edene verilen cezayı suçlamaması ÅŸartıyla, suç iÅŸleyeni, isyan edeni, kendi payımıza, suçlamayız. Bedelini öder, istediÄŸini yapar!..

Dersim'i daha sonra anlatmak üzere, önce biraz ormanın bütününe bakalım.

Anzavur Ä°syanı (Bolu-Düzce), Yozgat, ÇapanoÄŸlu Ä°syanları, Hilafet Ordusu, Birinci ve Ä°kinci Konya (Bozkır ve DelibaÅŸ) Ä°syanları, Ali Galip Olayı...

«Hain'in dili, dini, cinsi, milliyeti olmaz; Kürt'ün de haini vardır, Türk'ün de» derdi UÄŸur Mumcu. Bu isyanların büyük kısmı doÄŸrudan «Türklerin» çıkardığı isyanlar. Sertlik dozu, isyanın çapına göre deÄŸiÅŸmiÅŸ ve bu isyanların da hepsi bastırılmış. Kimse «bunlar Türk'tür, varsın isyan etsinler» dememiÅŸ.

Ortaokulu ve liseyi okuduÄŸumuz Konya'da DelibaÅŸ Ä°syanının öykülerini dinlerdim sık sık. Ä°syan sırasındaki baskın ve çatışmalarda ölenlerin sayısı bir yerlerde mutlaka kayıtlıdır. Ama Konyalıların dilinde «her gün 11 kiÅŸi asılırdı» sözü vardı.

Ali Galip kim? Kayserili bir Türk. Atatürk'le aynı sıralardan yetiÅŸip Harbiyeyi bitirmiÅŸ, Osmanlı ordusunda yarbaylığa kadar yükselmiÅŸ. 1911'de ordudan ayrılıp 1919'a, Mondros Mütarekesi dönemine kadar, kendi ifadesiyle, ziraat ve ticaretle uÄŸraÅŸmış. Tam Erzurum Kongresi sonrası, Sivas Kongresi arifesinde Ä°ngiliz iÅŸgalcilerin telkiniyle Damat Ferit Hükümeti tarafından Elazığ valiliÄŸine atanmış. Niye? Azılı bir Ä°ttihat-Terakki ve Mustafa Kemal düÅŸmanı olduÄŸu için. Ä°ngilizler ve iÅŸbirlikçi Damat Ferit, Milli Mücadeleyi önlemek için ülke yönetiminde etkin noktalarda bulunan millicileri tasfiye etmek, yerlerine de adeta kuyudan adam çıkartırcasına memuriyetten ayrılalı sekiz sene olmuÅŸ Ali Galip gibileri getiriyor. Çünkü önce Amasya Tamimi, arkasından Erzurum Kongresi, ÅŸimdi de Sivas Kongresi derken, Ä°ngilizleri ve iÅŸbirlikçisi Osmanlı yönetimini bir telaşın aldığı açık.

Plan Ä°stanbul'da Damat Ferit ve onun Bakanları ile Ä°ngiliz yüksek komiseri de Robeck tarafından Ä°stanbul'daki Kürtçülerle birlikte hazırlanmış. Sivas Kongresinin toplanmasına kesinlikle mani olunacak; Kongre basılacak Atatürk ve Rauf Bey ile diÄŸer ileri gelenler «ölü veya diri» ele geçirilecek... Ä°ngiliz Casusu Yüzbaşı Noel o zaman zaten bölgede. Bölgeden ayrıca Kürt Bedirhanlı aÅŸiretinden Celadet ve Kamuran Ali ile Diyarbakırlı Cemil PaÅŸazade Ekrem silahlı Kürtlerle onun emrine girecek. Malatya Mutasarrıfı Halil Rami de Kürt ve onlarla birlikte. Bunların başında da Vali Ali Galip.

Ä°stanbul'un derdi Milli Mücadeleyi önlemek. Ä°ngilizler de elbette bunu istiyor ama, bu arada hazır Osmanlı çökerken Kürtlere de kendi güdümlerinde bir sözde bağımsız toprak saÄŸlamak.. Ali Galip ahmağı ise bunlardan habersiz, sadece iki rütbe alıp general olmak ve Ä°ttihatçılara olan kinini kusmak istiyor. Çünkü MeÅŸrutiyetin ilanından sonra Ä°ttihatçı hükümetler döneminde hiç terfi edememiÅŸ ve bu yüzden kızıp, küsüp emekliye ayrılmış.
Osmanlı hükümeti Türk, Sadrazam Ferit Türk, Ali Galip Türk...

Dedik ya, hainin Kürdü Türkü olmaz!
****

Dersim'e gelmeden önce bir de ÅŸu Kürt isyanlarına daha geniÅŸ bakalım.

Efendim baskılar varmış da, ezilmiÅŸler de dillerini konuÅŸamamışlar da... Onun için bilmem ÅŸu kadar isyan çıkmış.

Osmanlı ne yaptıydı da taaa 1850'lerde Bedirhanlılar, 1870'lerde Şeyh Ubeydullah isyan ettiydi?..

Osmanlı dönemindeki bu isyanların, Tanzimat reformları çerçevesinde yapılmak istenen kıyafet filan gibi basit yeniliklere tepkilerden, daha sonraları da Osmanlı'nın bölgede Ermenilere bağımsızlık vereceÄŸi, Kürtlerin de Ermeni hakimiyetinde kalacağı söylentilerinden baÅŸka hangi gerekçeleri vardı?..

Başımıza, bugün de devam eden Ermeni sorununu açan olayların baÅŸlangıcı Türk-Ermeni çatışması mıydı, yoksa Kürt-Ermeni çatışması mıydı? Osmanlı bu çatışmalarda Kürtleri kayırdığı gerekçesiyle Ä°ngiliz, Fransız ve Ruslar tarafından az mı baskı gördü?..

Yunan Bursa'yı ele geçirip, Anadolu içine doÄŸru ilerlerken, ortada ne Cumhuriyet, ne Tunceli Kanunu, ne Ä°skan Kanunu ve hiçbir baskı yokken Kocgiri isyanı niye çıktıydı peki?

Hem isyan edeceksin, en kritik günlerde beni bir anlamda arkadan vuracaksın; hem baÅŸaramayacaksın; hem de niye cezalandırıldım diye bağırıp duracaksın. Seksen yıl sonra bile...

Yok öyle ÅŸey!.. Sen kazansaydın maaÅŸa baÄŸlayıp, konak verip oturtacak mıydın Mustafa Kemal'i? Hatta, kazansalardı Anadolu'da Türk bırakacaklar mıydı? Ä°ngiltere BaÅŸbakanı Gladstone'un aÄŸzından «Asya'dan gelmiÅŸlerdir, defolup gitsinler Asya'ya!!..» diye bağırıp durmuyorlar mıydı 1850'den beri?

Gelelim Dersim Ä°syanı'na... Dersim Ä°syanı, Tunceli Kanununun uygulanmaya baÅŸlaması üzerine çıkmış. Kanun 1935 Aralığında kabul edilip 1936 Ocağında yürürlüÄŸe girmiÅŸ.

Dersim ilginç bir yer. Halkı Alevi-BektaÅŸi. Ama nasıl olmuÅŸsa olmuÅŸ, çok eski tarihlerde, belki yüzyıllar önce, hatta belki Türklerin Anadolu'ya geliÅŸini takiben, Bilal ÅžimÅŸir'in tabiriyle «bir Sünni denizinin ortasında bir ada gibi» kalmış. Yüzyıllarca, kendilerini kuÅŸatan Sünnilerin aÅŸağılamalarına, itip kakmalarına, baskılara maruz kalmışlar. DaÄŸlara sığınmış ve tepki olarak kendilerini Kürt saymaya baÅŸlamışlar.

Yani, en baÅŸta, Dersim sorununun temelinde bir Sünni ÅŸeriatçılığı bulunduÄŸunu çok rahat söylemek gerekir. Alevilerin laik Cumhuriyeti çok kolay benimsemelerinin altındaki gerçek de bu.

Bölge, iklim ve coÄŸrafya itibariyle tarıma elveriÅŸsiz. Geçim kaynakları son derece sınırlı. Halk son derece yoksul. Hele o tarihlerde yol, iz de yok. Buna karşılık bolca aÄŸa, ÅŸeyh, seyit, mir var. Geçim bunlar açısından da zor. Çareyi eÅŸkıyalıkta, yakın çevredeki, ovalardaki köyleri, kasabaları basıp, hayvanına hasadına el koymakta bulmuÅŸ; bunu yaparken kendilerinden de beter durumdaki köylüleri kullanmışlar. Ele geçenlerin ölmeyecek kadarını da bunlara bırakmışlar.

Sık sık olaylar, isyanlar çıkmış; sık sık polisiye, askeri tedbirler uygulanmış. Bu yüzden sükunet de ancak bir süre hakim olmuÅŸ; sonra yine eski duruma dönülmüÅŸ. 1937'ye gelinceye kadar 1876'dan bu yana 11 kez askeri tedbirlere baÅŸvurmayı gerektiren olaylar çıkmış bölgede. Osmanlı Dersim'i bu asayiÅŸ boyutu dışında adeta yok saymış. O kadar ki, Tanzimat'tan sonra idare yeniden düzenlenip iller, valilikler kurulurken Dersim yine yok sayılmış.

Bu durum, iÅŸte Tunceli Kanununun çıktığı 1935'e kadar aynen devam etmiÅŸ. Cumhuriyet hükumeti o sırada zaten idareye yeni bir düzen vermekte, yeni iller ilçeler kurmakta. Dersim de özellikle bu asayiÅŸ sorunu dikkate alınarak, ama bu defa öyle gelip geçici nitelikte deÄŸil, kalıcı bir düzen saÄŸlanması amacıyla daha ziyade bir ıslahat programı çerçevesinde ele alınmış. Tunceli Kanunu, iÅŸte bu ıslahat programının adı.

Yani konunun üzerine sadece askeri yöntemlerle gidilmeyecek. Aynı zamanda Yöre, baÅŸtan ayaÄŸa medenileÅŸtirilecek: okuluyla, yoluyla, suyuyla, hastanesiyle, köprüsüyle.

Tunceli Kanunuyla birlikte kurulan Dördüncü Umumi MüfettiÅŸliÄŸe getirilen Korgeneral Abdullah AlpdoÄŸan, önce aÅŸiret reislerini bir araya getirip ıslahat programını anlatmış. Reis efendiler orada seslerini çıkarmamış; hatta memnun görünmüÅŸler. Ama dönerken yolları üzerindeki bütün köprüleri havaya uçurmuÅŸlar.

Aslında bu alt yapı yeniliklerinin aÄŸaların, ÅŸeyhlerin, seyitlerin hoÅŸuna gitmeyeceÄŸi biliniyor. Çünkü bu yenilikler sosyal yapıyı da deÄŸiÅŸtireceÄŸi için eski nüfuzlarını, çıkar olanaklarını kaybedecekler.

Yani, Tunceli Kanunu, ortada bir isyan bulunduÄŸu için, bu isyanı bastırmak için çıkarılmış deÄŸil. Yöreyi medenileÅŸtirelim, insanlara aÅŸ iÅŸ saÄŸlayalım, böylece asayiÅŸsizlik ve isyan potansiyelini en aza indirelim denmiÅŸ.

Ama tahmin edilenler de gerçekleÅŸmiÅŸ. Köprüler, yollar, okullar yapılmaya baÅŸlanır baÅŸlanmaz, homurdanmalar da baÅŸlamış. Homurtular giderek eyleme dönüÅŸmüÅŸ ve 21 Mart 1937 gecesinden itibaren askeri karakollar basılmaya baÅŸlanmış. Askeri birlik karargahlarına aynı anda baskınlar düzenlenmiÅŸ. Telefon telleri kesilmiÅŸ. Ama en ilginci köprüler yakılıp yıkılmış.

Ayaklanmanın elebaşı Seyit Rıza. Onun çaÄŸrısıyla Yusufanlı, KureyÅŸanlı, AbbasuÅŸağı, Bahtiyar, Haydaran aÅŸiretleri katılmış ayaklanmaya. Asi aÅŸiret reisleri bir ltimatom göndermiÅŸ hükümete. Ä°stekleri ÅŸunlar:
Jandarma dersimden çekilsin. Yeni köprüler yapılmasın. Yeni idari yapı oluÅŸturulmasın. Silahlarına el konulmasın. Vergiler, hükümetle aralarında paylaşılsın.
Bunun üzerine hava kuvvetleri desteÄŸindeki kara birlikleri dört bir yandan asileri kuÅŸatmış. Sarp kayalık daÄŸlardaki maÄŸaralarına doÄŸru sıkıştırmış. Asiler paniÄŸe kapılmış. Ayaklanmanın elebaÅŸlarından Demenanlı Cebrail, Seyit Rıza'ya «teslim olalım» demiÅŸ, ama ikna edememiÅŸ.

Mayıs'ta baÅŸlayan ayaklanma Eylül'de tamamen bastırılmış. ElebaÅŸlarından Roznaklı Kamer, Demenanlı Cebrail, Yusufhanlı AÄŸdatlı Kamer, KureyÅŸanlı Hasso Seydo, Bahtiyar AÅŸiretinden Åžahin saÄŸ olarak yakalanıp mahkemeye sevk edilmiÅŸ. Seyit Rıza'nın bir oÄŸlu ağır yaralanmış, diÄŸer oÄŸlu teslim olmaya karar vererek babasından ayrılmış. Seyit Rıza'nın saÄŸ kolu Koçgirili AliÅŸir, Bahtiyarlı Åžahin'in amcası AliÅŸan öldürülmüÅŸ. Seyit Rıza önce daÄŸlardaki maÄŸaralara saklanmış, 12 Eylül 1937 günü de iki adamıyla birlikte teslim olmuÅŸ.

Yargılanan 58 isyancıdan 11'i idam'a, 33'ü ağır hapse mahkum edilmiÅŸ, 14'ü beraat etmiÅŸ. Ä°dam'a mahkum edilenlerden dördü çok yaÅŸlı olduÄŸu için cezaları 30'ar yıl hapse çevrilmiÅŸ; dolayısıyla sadece 7'si idam edilmiÅŸ.

Türkiye'deki ABD Büyükelçisi ayaklanmayı kendi baÅŸkentine ÅŸöyle anlatmış:
«DaÄŸlık olan coÄŸrafi yapısından dolayı, bölgenin eriÅŸilmesi güç bir durumda bulunması, bölge halkının geri kalmışlığı, sorunun temelini oluÅŸturmakta. Sert iklim ÅŸartları, toprağın iÅŸlenmesinde önemli güçlükler yaratıyor. Hırsızlık ve eÅŸkıyalık yörede oldukça yaygın ve yalnız yöre insanları deÄŸil, komÅŸu vilayetlerin insanlarını da etkileniyor. Toplumun sosyal yapısı tipik feodal özellikler taşıyor; geniÅŸ halk yığınlarının hükümetle olan tek irtibatını aÅŸiret reisleri saÄŸlıyor. Türk hükümeti ekonomik açıdan sorunu çözmeye çalışıyorsa da, yöre insanları yollar, okullar, köprüler vs., yapılmasına karşı koyuyor. Son ayaklanma, hükümetin, bölgenin sosyal ve ekonomik ÅŸartlarını ıslah etmek üzere geliÅŸtirdiÄŸi reform programını, daha önce elde ettikleri haklara tecavüz olarak gören aÅŸiret reisleri tarafından baÅŸlatıldı.»

BaÅŸbakan Ä°smet Ä°nönü, 14 Haziran 1937 günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde konu hakkında bilgi verirken; böyle bir direniÅŸin beklendiÄŸine iÅŸaret ettikten sonra,

«Åžimdiye kadar olan Dersim tecrübeleri, orada hükümetin bir emrine karşı muhalefet olunca, mühim bir kuvvet toplayarak o mıntıkada ciddi tedibat yapmak ve bırakmak... Biz buna «sel seferleri» dedik. Memleketin bir tarafında bir hadise çıkınca onu kuvvetli bir surette ve sel halinde gelip geçmekten bir fayda hasıl olmayacağı kanaatinde bulunduk. Biz muhalefet edenlerin mukavemetlerini bertaraf ettikten sonra kendi programımızın hiçbir ÅŸey olmamış gibi takip olunmasını esaslı vazifemizden saydık. ... Yol yapıyoruz, mektep yapıyoruz, karakol yapıyoruz. ... Cumhuriyet Hükümeti oraya ıslahat programını süs olarak, heves olarak götürmedi. Ne kadar müÅŸkülata uÄŸrarsa, ne kadar çok sene sürerse (sürsün) yaz ve kış bu programı biz orada tatbik edeceÄŸiz» demiÅŸ.

Ä°ngiltere BüyükelçiliÄŸinin 1937 tarihli Türkiye raporunda da ÅŸu bilgiler var:
«Dersim bölgesinde iki yıl önce baÅŸlatılan özel reform programına tepki olarak ayaklanma çıktı ve bastırıldı. Bastırmak için asker ve uçaklar kullanıldı. Hükümet kuvvetlerinin zayiatı: 1 subay (teÄŸmen) ile 28 asker ÅŸehit; 3 subay ile 46 asker yaralı. Asilerin zayiatı: 265 ölü, 20 yaralı, 27 yakalanan, 849 teslim olan. ... Aralarında Seyit Rıza'nın da bulunduÄŸu 7 kiÅŸi idam edildi. Hükümet asilere karşı nispeten yumuÅŸak ve merhametli davrandı. GeçmiÅŸte jandarmanın sert davranması ters tepmiÅŸ.» (Bilal N. ÅžimÅŸir, Kürtçülük-II, s. 374-416, Bilgi Yayınevi, 2009, Ankara.)
Demek ki hadisenin Kürtleri yok etmekle, hele hele Alevilerle hiçbir alakası yok.

Asilerin kuvvetinin (Ä°ngiliz raporlarında) 1500-2000 bin kiÅŸi olduÄŸu belirtiliyor; bu sayıyı üç-beÅŸ bine kadar çıkaranlar da var. Arazi takibe son derece elveriÅŸsiz. Asiler tıpkı bugünkü PKK gibi daÄŸların zirvelerindeki maÄŸaralara saklanabiliyor. Hava kuvvetlerinin kullanılması bu nedenle zorunlu olmuÅŸ.

Ä°syanın, hükümet baskısıyla, adaletsizlikle, dil konuÅŸturmamakla ve saire ile de hiçbir alakası yok. Devlet, güvenliÄŸin hiç bulunmadığı bir yerde güvenliÄŸi tesis edebilmek için alt yapı hizmeti götürüyor. Yörenin, çıkarları zedelenen veya zedelenecek olan güç sahipleri düpedüz «yol istemezük, köprü istemezük...» diye ayaklanıyor. Askeri birlik karargahı, askeri karakol basıyor, subay ÅŸehit ediyor, asker ÅŸehit ediyor. Köprü uçuruyor.

Evet. Tunceli kanunu, yeni kurulacak ile atanacak ve askeri yetkilerini de taşımaya devam edecek olan general rütbesindeki valiye neredeyse bir bakanınki kadar geniÅŸ yetkiler vermiÅŸ. Yargılamalarda sert düzenlemeler yapmış. Yasa bu haliyle bir olaÄŸanüstü hal, hatta sıkıyönetim yasasına benzetilebilir.

Ama ayaklanma yasanın bu özelliklerine tepki olarak çıkmamış. Çünkü bu hükümlerin uygulamalarına baÅŸlama fırsatı bile henüz doÄŸmamışken isyan çıkmış. Yani tıpkı Patrona Halil isyanı gibi bir tür «medeniyet istemezük» hadisesi.

İsyan eden, ancak kazanırsa haklıdır, başarılıdır. Kazanamazsa veya kazanıncaya kadar başına gelene katlanır.

Sonra... Yukarıda deÄŸindik. Türk'ün de haini var. Asi Türkler de var.

Niye bir Allah'ın kulu DelibaÅŸ isyanında asılanlardan, çatışmalarda ölen asilerden «insan hakları» adına söz etmez!..

Kürtlere sevdanın yolları, Türkler niyazi mi?!..

Amerika taa 10 bin kilometre öteden kalkıp gelip Irak'ta asi Saddam cezalandırıyor, onu alkışlıyorsunuz!..

Mustafa Kemal de Osmanlı için asi deÄŸil miydi? BaÅŸaramasaydı asılmayacak mıydı? Hakkında zaten idam cezası verilmemiÅŸ miydi?

Veee... Kim vermişti idam cezasını?

KÜRT (namı diÄŸer: Nemrut) Mustafa PaÅŸa!!!!..

Mustafa Kemal kazandı; haklı oldu.

Öyle Sam Amca'nın ÅŸapkasına saklanmak, Mitterrand Yenge'nin eteÄŸinin altına, Ä°mam Recep'in oy sandığına gizlenip el ÅŸeyiyle gerdeÄŸe girmek yooook!!..

Ä°syan eden, isyan etmek derken, silah çekip asker, subay öldüren Türk kayrılmış mı?!..

Bir Türk olan «Damat Ferit» adı, günümüz siyasi literatüründe hala «hain» e karşılık gelmiyor mu?

Osmanlı Atatürk ve arkadaÅŸları hakkında idam kararı verirken onların TürklüÄŸünü dikkate almış mıydı?

Buna karşılık, Atatürk ve yakın arkadaÅŸları dışında, baÅŸka pek çokları yanında BoÄŸazlıyan Kaymakamı Kemal Bey için de verdiÄŸi idam kararını, daha önceki her türlü bozma ve hatta beraat kararına raÄŸmen uygulatma fırsatı bulan KÜRT (Nemrut) Mustafa PaÅŸa, bu insanlar Türk olmasaydı, hele Kürt olsaydı aynı idam kararını verir miydi?

Siz Türklere «salak» mı demek istiyorsunuz?!..
* * *
Atatürk Hakkındaki Ä°dam Fermanı...
Dosya Tasnifi
Harbiye-Divan-ı Harp
DOSYA No : 70

Harbiye Nezareti
Adliye-i Askeriye Dairesi
Åžube :
Adet : 705

PADÄ°ÅžAH BUYRUÄžU

Mehmet Vahidüddin
(ONAY)

«Kuvayı Milliye adı altında çıkardıkları fitne ve fesatla, anayasaya aykırı olarak halktan zorla para toplamak, asker almak, bunun aksine hareket edenlere iÅŸkence ve eziyet ederek ÅŸehirleri yakıp yıkmaya kalkışmak suretiyle iç güvenliÄŸi bozanların tertipçisi oldukları iddiasıyla haklarında dava açılan,

Üçüncü Ordu MüfettiÅŸliÄŸinden alınarak askerlik mesleÄŸinden çıkartılmış bulunan Selanikli Mustafa Kemal Efendi, eski yirmi yedinci fırka kumandanı miralaylıktan emekli Ä°stanbullu Kara Vasıf Bey, Eski yirminci kolordu kumandanı Mirliva Salacaklı Fuat PaÅŸa (Ali Fuat Cebesoy) ile Eski VaÅŸington elçisi ve Ankara milletvekili Midillili Alfred Rüstem ve sıhhiye eski müdürü Ä°stanbullu Doktor Adnan Bey (Adıvar) ile Üniversite Batı Edebiyatı eski öÄŸretmeni Halide Edip Hanımın, ayrıntıları 11 Mayıs 1336 (1920) tarihli ve 20 numaralı karar tutanağında yazılı olduÄŸu üzre, Mülkiye Ceza Kanunu'nun kırk beÅŸinci maddesinin birinci fıkrası delaletiyle elli beÅŸinci maddesinin dördüncü fıkrası ve elli altıncı maddesi uyarınca, sahip oldukları askeri ve mülki rütbe ve niÅŸanlarla, her türlü resmi ünvanlarının kaldırılmasına ve idamlarına, halen firarda bulunmaları dolayısıyla kanun hükümleri gereÄŸince mallarının haczedilerek, usulüne göre idare ettirilmesine dair Ä°stanbul bir numaralı sıkıyönetim mahkemesi tarafından gıyaben verilen hüküm ve karar, ele geçirildiklerinde tekrar yargılanmak üzere tasdik edilmiÅŸtir.»

Bu PadiÅŸah BuyruÄŸu'nu yürütmeye Harbiye Nazırı görevlidir.

24 Mayıs 1336 (1920)

Sadrazam ve Harbiye Nazırı Vekili

DAMAT FERÄ°D
        (NOT: Söz konusu Ä°stanbul 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi, baÅŸkanlığını Kürt Nemrut Mustafa PaÅŸa'nın         yaptığı mahkemedir A:T) Ali TARTANOÄžLU
 

DERSÄ°M AYAKLANMASINI KÜRTÇÜLER ÇIKARTTI (Rıza ZELYUT)


1937/38′de yaÅŸanan Dersim isyanı, bu bölgedeki en son ayaklanmadır. Ve ayaklanmanın Alevilerin haklarıyla ya da talepleriyle en küçük ilgisi yoktur. Yarınki yazımızda ortaya koyacağımız gibi; bu bölgedeki derebeyleri, seyit olsun, aÅŸiret reisi olsun; Aleviler uÄŸruna tek kurÅŸun atmamışlardır. Ve bu derebeyleri; kendilerine Alevi kesimi temsil ederek gelen iki önemli Alevi büyüÄŸünü de reddetmiÅŸlerdir. Bu yüzden DTP’lilerin, Dersim olaylarını Alevi hareketi gibi gösterme gayreti, 1919′dan beri sürdürülen Kürdistan yaratma projesinin bir parçasıdır. Bunu tarihi olayları tek tek inceleyerek görebiliriz:

TUNCELÄ°’DE KÜRT YOKTU
Tunceli bölgesini gezenler göreceklerdir ki; burası yerleÅŸime uygun olmayan; ulaşılması çok zor bir coÄŸrafyadır. Daha çok devlet baskısından kaçan grupların saklandıkları bir coÄŸrafya özelliÄŸini gösterir Tunceli. Sivas’ın doÄŸusuna kadan uzanan bir bölgeyi kapsayan Tunceli’nin en eski halkı Zaza’lardır. Bunların dili ve kültürü ile Kürtlerin dili ve kültürü arasında hiçbir baÄŸ yoktur. Bu bölgeye Türkler; MÖ 5. yüzyılda Kafkasya’nın kuzeyinden inmiÅŸlerdir. Sakaların (Sarı Türkler) kalıntıları bölgede beyaz tenli, yeÅŸil gözlü insanlar olarak karşımıza çıkıyor. MS 395′den baÅŸlayarak Hun Türklerinin AÄŸaçeri (Tahtacı) kolu da Kafkasları aÅŸarak Bizans’la iÅŸbirliÄŸi halinde bu bölgeye ve Toroslara yerleÅŸtiler. (Buna iliÅŸkin ayrıntıları Anadolu AleviliÄŸinin Kültürdel Kökeni TÜRK ALEVÄ°LİĞİ isimli kitabımızda gösterdik). Daha sonra OÄŸuzlar 950′lerden itibaren bölgeye geldiler. Buralar daha sonra Türkmenlerin elinde kaldı. Ä°ran’da Alevi (KızılbaÅŸ) Türkmen devleti devleti kuran Åžah Ä°smail, Tunceli’nin çevresine de hakim oldu. 1514′te çaldıran Savaşı’ndan sonra Osmanlılar Tebriz’e kadar girdiler. Bu süreçte Kürtler;: Osmanlılara yardım ettiler. Fakat Kemah; Alevilerin elinde idi. Burasını 1515 mayısında zorlu bir kuÅŸatma ile Yavuz Selim ele geçirdi. Bölgedeki Alevilerin son kalesi düÅŸünce buradaki Alevi Türkmenler de Tunceli bölgesine kaçtılar. Böylece; Tunceli’deki Türkmen nüfus yoÄŸunluk kazandı. Bu dönemde Tunceli ve çevresinde Kürtler yoktu. Onlar daha çok Ä°ran sınırında bulunuyorlardı. Osmanlılar ile birleÅŸen Kürtler; KızılbaÅŸ Türkmenlere kılıç sallamaya baÅŸlayınca; devletin desteÄŸi ile Batı’ya doÄŸru yayılma fırsatı elde ettiler. Tarih açıkça gösteriyor ki; Kürt derebeyleri; DoÄŸu Anadolu’daki Alevi Türkmenleri yok etmede Osmanlı Devleti ile iÅŸbirliÄŸi yaptılar. Bunun kanıtlarını, 19 Kasım tarihli yazımda tarih ve kaynak göstererek ortaya koydum. Farklı bir etnik kökenden gelip bugün Kürtçülük yapan Ahmet Türk; dedesinin daha 20. yüzyılın baÅŸlarında Hamidiye Alayı bayraktarı olarak bölgedeki Alevilere ne yaptığını bilmiyor deÄŸil. Kürt derebeylerinin ve Osmanlı yobazlarının Alevilere yaptıkları zulmü, Kemalist cumhuriyete yıkmaya çalışanlara ancak cahiller ve ahmaklar inanır.

SÄ°VAS- KOÇKIRI Ä°LE BAÅžLADILAR
Dersim bölgesi Osmanlılar döneminde yaÄŸma hareketleri ile öne çıkmıştır. KurtuluÅŸ Savaşı baÅŸlatılırken bu bölgede Koçkırı isyanı patlak verdi. Sivas’ın doÄŸusundaki ve Dersim’in batısındaki Alevi aÅŸiretlerin yer aldığı bu ayaklanmadaki amaç; bağımsız bir Kürt devleti kurmak idi. Bu gerçeÄŸi öÄŸrenmek isteyenler, mutlaka; Baytar Nuri diye bilinen Dersimli Veteriner Mehmet Nuri’nin yazdığı Kürdistan Tarihinde Dersim isimli kitabı okumalıdırlar. Baytar Nuri; sıkı bir Kürtçüdür ve Kürdistan Teali Cemiyeti üyesidir. Kitabında, Türklere etmediÄŸi hakaret kalmamıştır ve yazdıklarını ‘Ä°ntikam, intikam, intikam!’ çığlıkları ile bitirmektedir. Kendisine, Koçkırılı AliÅŸer yardımcı olmaktadır. Bu ikili Seyit Rıza’yı da yönlendirmektedir.
Türkiye, iÅŸgal edilmiÅŸ; Ankara’da yeni bir Meclis kurulmuÅŸtur. Yunan ordusu Batı Anadolu’dan Bursa’ya doÄŸru iÅŸgalini sürdürmektedir.
Ä°ÅŸte tam bu sıradaki durumu; Baytar Nuri ÅŸöyle anlatıyor: ‘Dersim’e giderek babam ve Seyit Rıza ile görüÅŸtüm. AliÅŸer ile iÅŸbirliÄŸi yapmalarını saÄŸladım. (…) Artık Dersim’de büyük bir kaynaÅŸma baÅŸlamış ve Ankara hükümetinden Kürdistan’ın muhtariyetinin kabul edilmesi isteÄŸi ileri sürülmüÅŸtü. (…) Dersimliler adına mufassal (ayrıntılı) bir rapor tanzim ederek Kürdistan Teali Cemiyeti vasıtasıyla Ä°tilaf Devletleri (iÅŸgalci devletler) temsilcilerine gönderdik. (…) bağımsız bir Kürdistan yaratılmasını istedik.
(…)336 yılı (1920) baÅŸlangıcında Kangal Ä°lçesi’nin Yellice Nahiyesi’nin Hüseyin Abdal tekkesinde önemli bir toplantı yaptırmıştım. (…) toplantıda bulunanların cümlesi ant içerek Sevr AnlaÅŸması’nın takibini ve Diyarbakır, Van, Bitlis, Elaziz, dersim, Koçkırı mıntıkasını ihtiva eden bağımsız bir Kürdistan teÅŸkilini baÅŸarmak için silaha sarılmaya ve sonuna kadar savaÅŸmaya tam bir ittifakla karar verdiler. (sayfa 125-126)’

15 Kasım 1920′de Hozat’ta bir toplantı daha yapılıp Kürdistan’ın tanınması için Ankara’ya ültimatom verilir. Yoksa silahla bu hakkı alacağız diyenler; Batı Dersim AÅŸiret Reisleri olarak ültimatoma imzalamışlardır. (Aslı için bak: s. 129)
Ne yazık ki Kuvayı Milliye güçleri Türkiye’yi kurtarmak için Batı’da Yunanlılarla çarpışırken Batı Dersim aÅŸiret reisleri; Seyit Rıza’nın da desteÄŸi ile Koçkırı ayaklanmasını baÅŸlatmışlardır. Böylece Ankara hükümetini arkadan vurmaya kalkışmışlardır. Ä°ÅŸin içinde Ä°ngilizlerin olduÄŸunu görmemek mümkün de deÄŸildir.
Kuzeyde Pontusçularla da mücadelenin sürdüÄŸü bir dönemde bu ayaklanma güçlükle bastırılmıştır. Ä°dama mahkum edilenler arasında, kaçaklardan Baytar Nuri ile AliÅŸer olduÄŸu halde; tümü de Atatürk tarafından affedilmiÅŸlerdir. Ankara hükümetinin isyanı bastırırken halka dokunulmadığı, Atatürk ve Türk düÅŸmanı Baytar Nuri’nin yazdıklarından anlaşılmasına karşın; günümüzdeki bazı sözde aydınlar; bu operasyonu bile katliam gibi göstermeye çalışmaktadırlar. Halbuki; ankara hükümeti, 1937 yılına kadar Dersimliler’e gayet hoÅŸgörülü davranmıştır.

İŞTE SİZE SEYİT RIZA (Rıza ZELYUT)


Bugün, Tunceli halkını kışkırtmak isteyenler; 1937/38 Dersim olaylarını ve bu ayaklanmada baÅŸroldeki aÅŸiret reisi Seyit Rıza’yı kullanıyorlar. Dünkü yazımda ortaya koyduÄŸum gibi; Seyit Rıza’yı ve 7-8 kadar Alevi aÅŸiret reisini kandırarak Kürdistan için ayaklandıranlar; Kürdistan Teali Cemiyeti’nin üyeleridir. Bunlardan birisi Baytar Nuri, diÄŸeri; Koçkırı isyanının elebaşılarından AliÅŸan’ın torunu AliÅŸer’dir.
Tunceli bölgesindeki aÅŸiretler; silahlı birlikler oluÅŸturmuÅŸlar; Osmanlı Devleti zamanında da çevredeki karakollara ve garnizonlara saldırmışlardır. Böylece yaÄŸma ve çapul eylemlerini yaymışlardır. Seyit Rıza da bu çete reislerindendir. Bu eylemleri yüzünden daha Osmanlı Devleti zamanında idama mahkum edilmiÅŸtir. Ä°ÅŸte size o belge: ‘(28/Z /1330 (Hicr”) (08.12.1912) Pazartesi: Dersim’in Yukarı Abbasi (Abbas UÅŸağı) AÅŸireti Reisi olub gıyaben idam cezasına mahkum olan Seyid Rıza’nın hukuk-ı ÅŸahsiye davası baki olmak üzere afvı. (BaÅŸbakanlık Osmanlı ArÅŸivleri Dosya No : 156, Gömlek No : 1330/Z-04, Fon kodu : Ä°,.MMS)’
Okuma yazma bile bilmeyen Seyit Rıza; bölgedeki Aleviler tarafından ocak başı da kabul ediliyordu. Ocak kavramının Türklere has olduÄŸu bir gerçek olmasına karşın, Seyit Rıza kendisini Kürt sanıyordu. Bu yüzdendir ki Seyit Rıza, 1921 baÅŸlarında baÅŸlatılan Batı Dersim aÅŸiretlerinin de yer aldığı Koçkırı Ä°syanını destekledi. Bu olay Ankara hükümeti tarafından affedildi. Sonraki dönemi Veteriner Nuri ÅŸöyle anlatıyor: ‘Dersim fiilen bağımsızdı, idare baÅŸkanlığını Seyit Rıza ele almıştı ve Kürdistan adına faaliyetlerine devam ediyordu. (Kürdistan Tarihinde Dersim, s. 132)’
Seyit Rıza Tunceli merkezi silahlı adamlarıyla iÅŸgal ediyor; devlet, araya nasihat heyeti koyuyor; 1924 yılında Hozat’ı basıyor; TBMM’ye nota veriyordu. Bununla da yetinmiyor; Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’na arka çıkarak cumhuriyet düÅŸmanlarını koruyor. Terikkiperverci Hasan Hayri kaçarak onun korumasına giriyor. (Aynı eser, s. 169) ‘AÄŸdat denilen Seyit Rıza mıntıkasında Kürdistan bayrağı dalgalanıyordu. (sayfa 163)’
KÜRT AYAKLANMALARINDA
Türkiye; Ä°ngiltere ile Musul sorununu görüÅŸürken, 1925 yılında Åžeyh Sait Ä°syanı patlak verdi. Seyit Rıza ve diÄŸer Kürtçü Dersimliler; bu eyleme katılmadılar. Çünkü; mezhep tartışması yaÅŸanmış ve Åžafii Kürtçülerin tutumu; Dersimlileri kızdırmıştı. Lakin; bunlar Türk ordusunun Dersim’e girmesine karşı çıkmışlardı. Buna karşın DoÄŸu Dersim aÅŸiretlerinden Hıran, Lolan, Ä°zolan, Åžuran aÅŸiretleri ise Åžeyh Sait kuvvetlerine karşı Türk ordusunun yanında savaÅŸtılar.
Cumhuriyet hükümeti, 1926 sonunda yeni bir af kanunu çıkartarak, devlete karşı isyan etmiÅŸ olanları affetti ve Anadolu’nun ortalarına sürülmüÅŸ aÅŸiret önderlerinin kendi yurtlarına dönmelerine izin verdi. Atatürk; Dersim’e 1926 yılında arabulucu olarak Vali Ali Cemal’i (Murat Bardakçı’nı dedesi) gönderdi. BektaÅŸi olan Ali Cemal; Seyit Rıza’ya onca sözler vermesine karşın etki yapamadı. 1927 yılında Koçan AÅŸireti ile Elazığ’daki Türk askeri gücü arasında çarpışmalar oldu. 1928 ve 1929′da gelen istihbarat bilgileri; Seyit Rıza ile Kürtçü Hoybun Cemiyeti’nin, Ä°ngilizlerin, Sultan Abdülhamid’in oÄŸlunun; Dersim’e bağımsızlık saÄŸlamak için savaÅŸan AliÅŸer’in iliÅŸkili olduÄŸunu gösteriyordu. Buna karşın, cumhuriyet hükümeti zor kullanmıyordu. Yeni Vali Ä°brahim Tali; 1929′da; Seyit Rıza’yı saldırılardan vazgeçirmek için ona 2 bin lira para ve bir sandık dolusu da hediye bile yolluyor; lakin o, rakip aÅŸiretlerin köylerini basıyor; adamları da karakollara saldırıyordu. Bunlar; DoÄŸu’ya doÄŸru yapılan tren hatlarının da Kürtleri imha için yapıldığını yayıyorlardı (Aynı kitap, s. 223). Sivaslı Murat PaÅŸa’yı öldüren çeteler de ona sığınıyorlar; devlet bu adamları teslim etmesini istiyor ama Seyit Rıza reddediyordu (sayfa 207)
Ä°ÅŸ bu kadarla da kalmıyor. AÄŸrı çevresinde yeni bir Kürt isyanı baÅŸlayınca Seyit Rıza ve Keçelan aÅŸireti, isyancıları desteklemek amacıyla 1930′da Erzincan ve Erzurum taraflarındaki Türk garnizonlarına saldırılar düzenliyorlar. (Sayfa 256). Bütün bu saldırganlıklara karşın; cumhuriyet yönetimi; Dersimlileri barış yolundan ikna etmek için 1931 yılında üçüncü kez af çıkartmış ve devlete ve ÅŸahıslara karşı bu aÅŸiret reislerinin iÅŸlediÄŸi suçları affetmiÅŸti. Lakin; bunca barışçı önlemler bir iÅŸe yaramamıştı.
1936 sonlarına doÄŸru Fransa ile Türkiye Hatay sorunu yüzünden savaşın eÅŸiÄŸine gelince; Dersim’deki Kürtçü aÅŸiretler, Seyit Rıza’nın önderliÄŸinde yeniden saldırgan hale geldiler. Hükümetin buraya genel vali olarak gönderdiÄŸi General Abdullah AlpdoÄŸan; barış yoluyla Dersim’i ülkenin bir parçası haline getirmek istedi ama Seyit Rıza buna silahla cevap verdi. Böylece 2 yıl sürecek son çatışmalar baÅŸlamış oldu.
 

DERSÄ°M EDEBÄ°YATI (ÖZDEMÄ°R Ä°NCE)
50-60 yıl hep okudum. Edebiyatın baÅŸyapıtlarından çoÄŸunu okuduÄŸumu sanıyorum. Birkaçını da Türkçeye ben çevirdim. Tarihsel roman mı? Tolstoy’un SavaÅŸ ve Barış’ını lise birinci sınıfta, beÅŸ numara gaz lambasının ışığında okudum ve o yıl sınıfta kaldım. Yazınsal etik ve estetiÄŸin ölçüsü SavaÅŸ ve Barış’tır! Demek ki dürüst ve nesnel olunacak!

Dedelerin, ninelerin, nenelerin anlattıkları “naylon tarih” üzerine bina edilen yazınsal yapıtlara güvenemem. Anı okumak daha kolay: Anlatılanların tersinin de mümkün olduÄŸunu düÅŸünürüm. Bu nedenle, genç bir yazar hanımın (hanımların) bu tür konularda yazdıkları yazınsal (edebi) yapıtları okumam, okumaya vaktim yoktur. Ancak, kendileriyle yapılan söyleÅŸileri mutlaka okurum ve zihniyetlerini öÄŸrenirim.

SAPTIRMALAR
Bugünkü dersimiz “Dersim Edebiyatı”! “Dersim Edebiyatı” yalanlarla, dolanlarla, saptırmalarla, düzmece ağıtlarla tıka basa doludur. CumhurbaÅŸkanı Gül’ün ziyareti nedeniyle Dersim tekrar gündeme geldi. CumhurbaÅŸkanı Gül’e, 71 yıl (1937-1938) önce meydana gelen Dersim olaylarının ardından yetim kalarak evlatlık verilen çocukların bulunması için mektup-dilekçe verilmiÅŸ. Bu konuda öyle uyduruk ÅŸeyler okuyoruz ki sanki yetim kalan Alevi-Kürt çocuklar Yeniçeri Ocağı’na çocuk toplar gibi toplanmış izlenimi doÄŸuyor.

Genç romancı Sema Kaygusuz “Yeryüzünde Bir yer” adlı roman yayınlamış. Dersim sürgünü babaannesinin izini sürüyormuÅŸ. “Dersim sürgününün konuÅŸulma vakti geldi!” (Taraf, 18.10.09) diyor. “Dersim katliamı”ndan söz ediyor (Radikal Kitap, 02.10.09).
Basında bu türden tezvirat, tevatür, soyutlama, saptırmalar birbirini izliyor.

Bu da yetmiyormuÅŸ gibi, Ermeni, Süryani, Pontus soykırımlarından sonra Dersim soykırımı da icat edildi: 14 Kasım 2008 tarihinde, Brüksel’de Avrupa Parlamentosu tarafından “Dersim’de Alevi Kürtlere soykırım uygulandı” konulu bir toplantı düzenlendi. Toplantıya DTP milletvekilleri Åžerafettin Halis (Tunceli) ve Aysel TuÄŸluk (Diyarbakır) ile Tunceli’nin DTP’li Belediye BaÅŸkanı katılmış! Ardından 17 Kasım’da bir baÅŸkası düzenlendi.

YA ÇAPULCULAR
Osmanlı döneminin askere gitmeyen, vergi vermeyen, komÅŸu köy, kaza, ilçe ve kentleri talan eden, kaçakçılıkla geçinen Dersim’in isyanlarını, eÅŸkıya çapulculuklarını bir yana mı bırakalım? 1937 isyanının nedeni de aynı eÅŸkıyalık anlayışıdır. Ayrıca Koçgiri ve Seyh Sait isyanları gibi siyasal tarafı da vardır. 21 Mart 1937 gecesi baÅŸlayan Dersim Ayaklanması hakkında ABD’nin Türkiye büyükelçiliÄŸi Washington’a ÅŸu raporu gönderiyor:

OKUL Ä°STEMÄ°YORLAR
“Toplumun sosyal yapısı tipik sosyal özellikler taşıyor ve geniÅŸ halk yığınlarının hükümetle olan tek irtibatını aÅŸiret reisleri saÄŸlıyor. Türk hükümeti ekonomik açıdan sorunu çözmeye çalışıyorsa da yöre insanları yollar, köprüler, okullar vs. yapılmasına karşı koyuyor. Son ayaklanma: Hükümetin, bölgenin sosyal ve ekonomik ÅŸartlarını ıslah etmek üzere geliÅŸtirdiÄŸi reform programını, daha önce elde edilmiÅŸ haklara tecavüz ÅŸeklinde gören liderleri tarafından baÅŸlatıldı” (Bilal N. ÅžimÅŸir, “Kürtçülük 2”, Bilgi Yayınevi, s. 397-398).
Dersimli çocukların yetim kalmasının nedeni bu isyandır. Bundan söz etmeden, hiç kimse Dersim konusunda konuÅŸma hakkına sahip olamaz.


Reacties

okuma yazmasi olmayan bir insan nasil ingiltereye mektup yaziyor????

Plaats reactie



Geef de tekens op die in de onderstaande afbeelding worden weergegeven.




Uw IP adres wordt opgeslagen tegen misbruik. (3.145.7.101)


Zoeken

Column

Akıllı Tasarım - Evrimsel Tasarım

Akıllı Tasarım - Evrimsel Tasarım

“ En büyük tehlike akılsızlığı, akıllılık olarak…

Lees verder »»

Quisling (Kisling) Hükümeti

Quisling (Kisling) Hükümeti

Yılmaz Çalışkan HADD Genel BaÅŸkanı  Bay (Vidkun) Quisling Norveçli…

Lees verder »»

Wat we voor u kozen