İşlerine geldiğinde dolandırıcıları, PKK işbirlikçisi hainleri yargıdan kurtarmak için kişiye özel yasalar çıkaran Tayyip Erdoğan ve AKP, Sivas Madımak kırımında adalet için kılını kıpırdatmadı.

Doğal olarak da suç her zaman olduğu gibi "yavaş işleyen yargı"ya kaldı. 35 Suçsuz kişinin yakıldığı Sivas Madımak davası zaman aşımına uğratıldı. Katillerin yaptıkları yanlarına kaldı.

Üstüne üstlük, yürütmenin başı başbakan Tayyip Erdoğan bu adaletsizliği kutlarcasına "Ülkemize Hayırlı Olsun" dedi. 

Arkasından da bu vicdansızlığa gelen tepkileri azaltmak için en çok bildikleri yöntemi kullandılar: Komplo yöntemi. Hemen TÜBİTAK'ta Alevi inançlı yurttaşların (doğal olarak) "Ergenekon" örgütünce fişlendiğini TRT ve öteki borazanlarıyla beyin yıkama biçiminde günlerce yineleyip durdular. Gündem değiştirmeye çalıştılar.

Sanki Sivas Madımak'ta 1993'te gençleri, sanatçıları, aşıkları yakanlar bugün AKP'nin temsil ettiği yobazlar, gericiler, faşistler değilmiş gibi. Sanki katillerin adlarını suçsuz insanların yanına ekledikleri yetmemiş gibi.

"Madımak'ı müze yapacağız" dediler. Oteli ateşe verdikten sonra hızlarını alamayıp otele girip ölen katillerin adlarını da yakılanların yanına eklediler. "Ergenekon" düzmecesi ile ne kadar karşı görüşte, yurtsever varsa zindanlara doldurdular ama Sivas Madımak kırımının arkasındaki derin devletin üstünü kapattılar.  

Komplo'nun yanında en iyi bildikleri yöntem de "Yavuz Hırsız" yöntemidir. Faşist yüzlerini dolandırıcılık ve para ile gizlemesini çok iyi bilirler. Dün Madımak'ta Alevi yurttaşlarımızı "öteki" oldukları için yakanlar, bugün "bütün inançlara, kökenlere saygılıyız" diye gizli ödeneklerden yürüttükleri milletin parasıyla AKP propagandası yapıyorlar. Yakında Sivas kırımını da yurtseverlerin üzerine atarlar. 

Ne insanlık, ne ulusal çıkar ne de adaletin önemi var onlar için. Amaçları için herşeyi yaparlar.

Oktay Ekşi'nin dediği gibi herşeylerini satmak uğruna olsa bile. 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin'in dediği gibi, AKP iktidarı “canice tasarlanmış” eylemi basite indirgeyerek “vaka-ı adiye”ye çevirdi ve sonunda da üzerini örttü.

Tekin, ”Madımak Oteli’nin sözde müzeye çevrilmesi sonrası ortaya çıkan rezalet, söylediklerimizin en somut kanıtıdır, katliamın yaşandığı Madımak Oteli’nde yakılarak hayatını kaybedenlerin isimlerinin yanına, olaylara karışan kişilerin isminin yazılmasının kabul edilemez. Acılarımızı dindirmesi gerekenler, aksine bizimle alay edercesine davranıyor” demişti.

Tekin'in dediği gibi, “İnsanlığın utanç sayfaları arasına giren bu katliam, AKP iktidarını hiç rahatsız etmedi. Kontr-gerillayı açığa çıkarıyoruz, iddiasında olanlar, Sivas katliamını nedense teğet geçti”.

Çünkü insanlık, adalet, toplumsal çıkar, ulusal çıkar, vicdan ve başka birçok değerler boş şeyler onlar için.

Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Dursun Atılgan'ın 'Sivas Vahşeti' konulu yazısı: 

2 Temmuz 1993’te Sivas'ta Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında, Madımak otelinin güpegündüz kundaklanması olayında 37 kişi hayatını kaybetmiştir. Bunlardan ikisi otel mensubu masum insanlar, diğer ikisi oteli kundaklayan saldırgan gruptan kimseler, 33 kişi ise şenliğe katılmak için Sivas’a davet edilmiş olan yazar, şair ve aydınımızdır.

Bu korkunç olay, unutulmaması ve çok büyük dersler çıkarılması gereken bir olaydır.

Madımak vahşeti söz konusu olunca, yıllar önce, Kahramanmaraş, Niksar ve Erzincan’da meydana gelmiş korkunç olaylar da anımsanmalıdır.
Böylece, halkın birlik ve beraberliği ile iç barışın çimentosu olan laikliğin önemi daha iyi anlaşılabilir.

Unutulmamalıdır ki, Halk dilinde Anadolu olarak nitelenen ve binlerce yıllardan beri çeşitli  uygarlıklara beşiklik etmiş olan güzel Türkiyemiz, insanseverliğin, kardeşliğin, hoşgörünün ve barış içinde birlikte yaşamanın en verimli toprağına sahiptir.

Yeterki, bu verimli toprak Atatürklü yıllarda olduğu gibi, işlenilebilsin.

Dursun ATILGAN
Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu
Genel Başkanı